Bağlanma, Zihinsel Gelişim ve Karşılıklılık Prensibi

Anne-bebek bağlanması ve zihinsel gelişim arasındaki ilişki üzerine hiç düşündünüz mü? Özellikle yaşamın ilk yıllarında zihinsel gelişimin çok hızlı olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Matematiksel olarak ifade etmek gerekirse, insanın yaşam boyu gerçekleştirdiği beyin gelişiminin (kurulan nöron bağlantılarının ) %70’i yaşamın ilk yılında, %90’ı ise ilk 5 yılda tamamlanır. Peki bu hızlı beyin gelişimi ebeveyn-bebek ilişkisinden nasıl ve hangi mekanizmalarla etkilenmektedir?

Erken yıllarda hem beyin gelişimini belirleyen hem de ebeveyn-bebek bağlanmasını açıklayan temel prensip “karşılıklılık” ilkesidir. Bebekler 6 aylık olduklarında ebeveynle kurdukları bağ net şekilde gözlemlenir hale gelir. İlk aylar boyunca ebeveynle yaşanan sonsuz sayıda karşılıklı etkileşim (Örneğin; bebek “agu” dediğinde annenin gülümsemesi, acıkma sinyalleri verince beslemeye başlaması, kucakta sıkılınca oyun matının üzerine bırakması vb.) sonucu bebek, anneye güvenmeyi ve anne aracılığıyla keşiflerini anlamlandırmayı öğrenir. Aynı zamanda bu dönemde bebekler yaşlarından beklenmeyecek bir yoğunlukta duyguları ifade etmeye başlarlar:  Ağlama, gülümseme, ilgi, şaşırma, korku, kızgınlık ve üzüntü bebeklerin yüz ifadeleri ve beden dilinden net şekilde ayrıştırılabilir. Bebeklerin ebeveyne verdikleri ve ideal senaryoda ebeveynin uyumlu geri cevabıyla karşılaşan bu duygusal ifadeler, dil gelişiminin ve diğer tüm zihinsel becerilerin temelini oluşturur.

Bir bebeğin çevresinde keşfedeceği ilk nesne ebeveynidir. Ebeveynin duyarlılığı yani ihtiyaçları anlayıp uyumlu geri cevap verebilme kapasitesi sayesinde bebek ilgi alanını güvenle anne dışına çıkarıp genişletir. Bebeğin ilk aylar boyunca annenin duyarlılığı ve tutarlılığından aldığı kendinden emin olma hissi, güçlü bir çevreyi keşfetme isteğine dönüşür.  Eğer bu aşamada ebeveyn duyarlılığı yani bebeğin fiziksel, duygusal ve sözel ihtiyaçlarına karşılıklı etkileşim içerisinde cevap verme eğilimi sürüyorsa bebek dikkatini toplamayı ve duygularını düzenleyerek dünyayı etkin şekilde keşfetmeyi başarır. Ebeveyn rehberliği ve desteğiyle ilerleyen bu keşifler, zihinsel olarak sürekli bir uyarılma ve gelişimi mümkün kılar.

Bebek beyni, gelişmek için gerçek çevreyle duyuları aracılığıyla (görerek, duyarak, dokunarak, tadarak, koklayarak, hareket edip/ettirerek) sürekli ve karşılıklı etkileşim halinde olmalıdır. Bir bebeğin tüm bunlara cesaret edebilmesi ve keşiflere girişebilmesi için de kendini güvende hissetmesi şarttır.

Öyleyse erken aylardan itibaren iyi bir zihinsel gelişim için öncelikle bebeğimizle ona anlaşıldığını hissettiren sağlam bir duygusal bağ kurmalıyız. Sonrasında fiziksel yakınlığa yani bebeğimizle anlamlı süreler boyunca bir arada olabilmeye dikkat etmeliyiz. Akabinde iyi bir gözlemci olup bebeğimizin değişen fiziksel, duygusal, iletişimsel ihtiyaçlarını doğal ritminde fark edebiliyorsak ve onunla karşılıklı etkileşimi sürdürüyorsak, tam potansiyelinde gelişen çocuklar büyütmek çok da zor olmayacaktır. Bebeklerin zihinsel gelişiminde işin en önemli sırrı, yetişkin motivasyonu ve uyum kapasitesi gibi gözükmektedir.

Hem fiziksel hem duygusal açıdan yoğun bir gayret ve özveri gerektiren bebek bakımı sürecindeki tüm anne babalara sevgiyle…

 

Sinem Olcay Kademoğlu
Uzman Psikolog (Aile ve Çocuk Gelişimi)

www.istanbulparentingclass.com