Oyunda Bireysellik mi Uyum mu?
Derecesi kişiden kişiye değişse de tüm ebeveynlerin oyun konusunu, çocuk gelişimine etkisi bakımından önemsediğini sanırım söyleyebiliriz. Özellikle günümüzde eğitim düzeyi yüksek ebeveyn gruplarında, çocuğuyla hiç oyun oynamayan ebeveyn yoktur denilebilir. Çocukla oyun konusunda bazılarımız belki daha motive, daha yetenekli, daha fazla fırsata sahip olabiliriz. Bir kısmımıza ise çocukla oyunun oldukça zorlayıcı geldiği de kesinlikle gözlemlenir. Yine de bu çeşitliliğe rağmen oyun ve çocuk ayrılmaz bir bütün olarak tüm ailelerin hayatında yerini alır.
Bu noktada, benzer sosyo-ekonomik koşullara sahip (eğitim düzeyi yüksek) Avrupalı-Amerikalı ve Tayvanlı-Amerikalı ailelerin oyun oynama şekilleri bakımından karşılaştırıldığı bir araştırma çalışması hepimize, çocukla oyuna nasıl yaklaştığımızı ve bu yaklaşımımızdan neler elde edeceğimizi görmemiz açısından fikir verebilir. Çalışmaya göre, yüksek sosyo-ekonomik koşuldan Avrupalı-Amerikalı ebeveynler, çocukla oyunda bireysellik, bağımsızlaşma ve kendini ifade kapasitesini vurguluyorlar. Çocuğun özgüven gelişimi ve potansiyelinin ortaya çıkarılabilmesi için oyunda ebeveynin birebir ilgisinin önemli olduğuna ve oyunun çocuğun zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimini belirlediğine inandıklarını belirtiyorlar. Ayrıca, oyunu çocuklar için doğal bir iş olarak gördüklerini ve oyuna ebeveyn katılımının da çok uygun ve istenen bir özellik olduğunu ortaya koyuyorlar. Bu inanışlar doğrultusunda, yüksek sosyo-ekonomik düzeyden Avrupalı-Amerikalı ebeveynler, daha bebeklikten itibaren başta taklit oyunları olmak üzere tüm oyunlara fazlasıyla katılımcı, başlatıcı ve destekleyici rol oynuyor. Özellikle, süper kahraman ve periler gibi hayal gücü unsuru içeren küçük karakter figürlerle oynanan oyunlar bu grupta oldukça yaygın gözlemleniyor.
Ancak benzer sosyoekonomik koşuldan gelen Tayvanlı-Amerikalı ebeveynler, her ne kadar çocukla oyuna atfettikleri değer ve oyuna katılım bakımından yüksek olsalar da, oyun tarzı bakımından Avrupalı-Amerikalılardan net şekilde ayrışmışlar. Tayvanlı-Amerikalı annelerin kendi kültürlerinde baskın değer olan büyüklere itaat, saygı ve uyuma dayalı sosyal etkileşim tarzını, çocukla oyuna direkt olarak yansıttıkları bulunmuş. Bu gruptaki ebeveynler, oyunda çocuğun kurallara uyması ve işbirliği yapmasını net bir beklenti olarak ortaya koymuşlar. Tayvanlı-Amerikalı annelerin oyunda çocuğu, kendileriyle eşit seviyede bir katılımcı olarak algılamadıkları ve çok daha didaktik davrandıkları bulunmuş. Ayrıca, bu gruptaki ebeveynlerin çocuklarıyla hayal gücüne dayalı karakterler üzerinden değil daha çok gerçek hayattaki sosyal rolleri öğreten oyunlar oynama eğiliminde olduğu saptanmış. Örneğin; telefonda büyükanneyle konuşmak ya da markette kasiyerle nasıl etkileşime geçileceğini gösteren oyunlar oynamak gibi.
Bu örnekler bize farkına varmadan oynadığımız oyunlarla çocuklarımıza ne denli önemli mesajlar verdiğimizi göstermiyor mu? Bir grup ebeveynin oyunları bireysellik, yaratıcılık gibi temaları vurgularken diğer grubun oyunları saygı ve işbirliğini ön plana çıkarıyor. Hangisini tercih ederdiniz diye bir soru olsa, çocuk gelişimi açısından elbette doğru cevap hiç tartışmasız ikisinin dengesi olurdu. Bağımsız, özgüvenli çocuklar yetiştirmek istediğimiz gibi onların çevrelerine de saygılı ve duyarlı olmalarını istemiyor muyuz? Evet şimdi her birimiz için, oyunlarımız dahil çocuklarla olan tüm etkileşimlerimizde ve onları baş başa bıraktığımız okul, geniş aile, arkadaşlar vb. tüm ortamlarda hangi değerleri daha çok vurguladığımızı gözden geçirme vakti…
Çocuk yetiştirmenin bu ince dengelerinde hepimize kolaylıklar dileğiyle!
Sinem Olcay Kademoğlu
Uzman Psikolog (Aile ve Çocuk Gelişimi)
www.istanbulparentingclass.com